29 Ağustos 2017 Salı

Yaşamak


Birden genç, yaşam dolu bir kız koşarak Selim'e doğru gelmeye başladı. Saçları hareketinin rüzgârıyla dalgalanıyor, bedeni coşkusundan yansıyan uyumla dans ediyormuş gibi görünüyordu. Gülümsüyordu, sevinçle bakıyordu, mutlulukla gülüyordu, bir an önce kavuşmak ister gibi acele ediyordu. Selim şaşırdı. Kendisini üniversite yıllarında hissetti. İçi büyüyen bir umutla doldu. Kim olabilirdi sabah yürüyüşüne bir güneş gibi doğan bu güzellik? İçine gömüldüğü karanlığı bile dağıtacak kadar güçlü bu ışık nereden gelebilirdi?

....

Selim uzunca bir süredir yaşamdan yavaş yavaş ayrılmakta olduğunu hissediyordu. Umutlu olmaya çalıştıkça karamsarlığın bataklığına gömülüyordu. Öyle zor ve ağır dönemlerden geçmişti ki, artık tanık olduklarını yazmak bile istemiyordu. Ölümcül bir hastalığa yakalanıp ölmemiş gibiydi, uçurumdan düşüp parçalanmış gibiydi, bedeninin ve aklının iyileşmesini bekliyordu. Umutsuz bir bekleyişti bu. İçini kurutan bir acıydı. Tanık olduğu bir acılar zincirinin Selim'de bıraktığı dayanılmaz izdi.

Genç kız Selim'e umudu hatırlatmıştı. Melda, Sima, bir de yeni tanıştığı ama kısa sürede neredeyse tüm evreni paylaştığı, Selim'i isyan ettiren bir sonla bu dünyayı bırakıp gitmiş Işık belirmişti gözlerinin önünde.

"Öldürdüler ne varsa bu canım topraklarda" demiş, kahrolmuştu.

....

Selim anılarında umut gibi parlayan bu sözlerin peşine düştü.

Galiba, birlikte geçirdikleri ve ikisinin de inanılmaz mutlu olduğu o günde Melda'ya okuduğu bir şiirdeydi bu sözler. Selim'in sevdiği, zaman zaman hatırladığı, yalın ve anlamlı bulduğu, umutsuzluğu doğanın gücüyle dağıtma büyüsü taşıyan bir şiirde. Şiiri nereden bulduğunu bilmiyordu, Melda'nın neler söylediği de kalmamıştı aklında, yalnızca etkilenerek sevgiyle baktığı, birdenbire yaklaşıp sarıldığı o sahne geliyordu gözlerinin önüne.

Selim şaşkındı. Melda'yı da, Sima'yı da, Işık'ı da çok özlüyordu. Melda da, Sima da, Işık da yoktu. Çok uzaktaydılar. Işık'la bu evrende bir kez daha karşılaşması olanaksızdı. Melda ve Sima'yı belki yeniden görebilirdi. Görüşmeleri yitirdikleri güzelliklerin mi, yeniden başlayabilmenin zorluklarınının mı izlerini taşırdı?

Genç kız yaşamanın güzelliğini, anlamını anlatıyordu. Yaşamak, yaşamaktır.

Selim şiiri buldu. Artık yaşamayan çevirmenini ve içinde yer aldığı derlemeyi yayına hazırlayan şairi de.

"İşte size bir başarı testi, bir arama yapın bakalım geride bıraktıkları izlerde" dedi. "Yaşam mı karşınıza daha çok çıkacak, ölüm mü?"

Çevirmen ve şair yaşıyordu.

....

Güneş, hızını azaltmadan Selim'in yanından geçip hızla uzaklaştı.

1 yorum: